Türkiye Kromunun Yarattığı Katma Değer
Türkiye Kromunun Yarattığı Katma Değer
Alper Yapan
Yıllar önce Erkan Konuralp abiye kromun hayvancılık sektöründeki önemini yazacağıma söz vermişim, bugüne kısmetmiş. Bugün Erkan Abi aramızda değil. Aslında aşağıda adı geçenlerden sadece Vural Amca hayatta… Öncelikle ağababamız (Sıtkı Koçman) başta olmak üzere tüm ebediyete göç eden bu ülkenin ve bu sektöre aydın girişimcilerini saygıyla anıyorum.
Aşağıdaki Makaleyi mümkün olduğunca okunası olması niyetiyle sadeleştirdim. Metnin genelinde Erkan Konuralp’in Vural Görener ile yaptığı röportajı ve Ruhi Duman’ın Kaptan Metin Leblebicioğlu ile yaptığı sohbetlerden oluşturduğu yazını kullandım. Yazının sonunda linlkerini ekliyorum. Benim burda yapmak istediğim krom ile yem sanayi arasındaki oluşan ilişkili metafora dikkat çekmek.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ingiliz Paterson firması, Göçek’teki krom madenlerini işletmekteydi. Sıtkı Koçman, Stanley Paterson firmasının Göçek İşletmeleri’nde müdürlük ve mühendislik görevlerini başarıyla yürütmüştü. Şirket, çıkartılan krom madenlerini sahile taşıyıp gemilere yükleyerek ihraç etmekteydi. Ancak, Göçek’deki krom maden işletmesi, hükümetin yabancıların elinde bulunan madenleri devletleştirmesi sonucunda kapanmıştı. Bu durum Sıtkı Koçman’ın İstanbul’a dönmesine sebep olmuştu.
Sıtkı Koçman, ticari yetenekleri yüksek ve insan ilişkileri fevkalade iyi bir profesyoneldi. Diğer yandan, Selahattin Göktuğ, mesleki bilgisi çok iyi ve son derece çalışkan bir maden mühendisiydi. Göçek işletmesinin kapanmasının ardından İstanbul’a dönen Koçman, 1940 yılında iki şirket kurarak ticari hayata atılmıştı. İkinci Dünya Savaşı döneminde ülkenin zorlu yıllar yaşadığı bu süreçte, maden direği taşımacılığı ve ticaret gibi işlere girişerek kendi işini yürütmeye çalışırken, Selahattin Göktuğ ise tutumlu bir genç olarak çalışmalarında önemli birikimler elde etmişti.
Bir gün iki arkadaş, Sıtkı Davut Koçman ve Selahattin Bey, Türkiye’nin krom cevheri talebine ilişkin bir araya geldiler. Savaş sonrası ABD ve Avrupa, krom tüketimleri nedeniyle Türkiye’den sürekli cevher talebinde bulunuyordu. Bu durum üzerine Sıtkı Davut Koçman, 1948 yılında hükümetin kararıyla işletmeye açılan Fethiye Karakaklık krom madeninin işletmesini aldı. Aynı yıl Alman Krupp firmasıyla anlaşma yaparak, Krupp firması İran’dan almakta olduğu krom madenlerini iptal ederek tamamını Türkiye’den almaya başladı.
Sıtkı Bey ve Selahattin Bey, kromun korezyona uğramadığı için hayvan yemleri ile temasını denemek adına Bursa ve İstanbul’da yem fabrikaları açtılar. 1967 yılında İstanbul-İzmit vapurunda Selahattin Bey, Vural Görener ile karşılaştı ve Bandırma’da yaptığı yem işine ortaklık kurma kararı aldılar. Sıtkı Koçman, Selahattin Göktuğ, Feridun ve Vural Görener kardeşler ile birlikte 1 milyon sermaye ile 15 Mayıs 1967 tarihinde Abic Yem’i kurdular. Daha sonra şirket Bandırma Vitaminli Yem Sanayi adını aldı.
Ülkemizin Dünyanın en büyük beyaz et üreticilerinden biri olmasının arkasında, Vural Görener’in anılarına yansıyan güçlü temellerin hayati önemi olduğu gerçeği net bir şekilde ortaya çıkıyor. Bandırma Vitaminli Yem Sanayii’nin kuruluşu, o dönemde nadir görülen bir profesyonellikle gerçekleşti. Bu sektöre adım attığında, Vural Görener hemen en iyi uzmanı olan Ben Josef’i buldu. Babasının Macar ustası gibi, o da sektördeki en yetkin ismi işe aldı. Ben Josef, aslen Sofyalı bir Yahudi’dir ve İsrail’deki ileri teknoloji ürünü tesislerin kurulumunda uzmanlaşmıştır. Fabrikanın inşaatını Eskişehir Devlet Demir Yolları’nda usta olan Rıdvan Kavruk’a yaptırarak tamamladı. Türkiye’de yem hammaddelerinin yatay helezonlarla öğütüldüğü dönemlerde, %20’lik bir hammadde kalıntısıyla karşılaşıyordu. Ancak İsrail’de dikey helezonlar kullanılarak %100’e kadar tüm hammaddenin öğütülebildiği keşfedilmişti. dikey helezon Rıdvan Kavruk, Kamil Yaymacı ve genç çalışan Hayrettin Yapan tarafından İsrail menşei helezondan deneme yanılma yoluyla kopyalanmıştı) Türkiye’deki yerli yem sanayilerinin hemen hepsi, Rıdvan Kavruk ve 1972 yılında kurulan YEMMAK tarafından başlatılmıştır. YEMMAK hala faaliyet gösteren bir şirkettir ve artık İsrail’den edindiği teknolojiyi satmaya kadar gelmiştir. Bu altyapıyla karma yem üretimine giren Vural Görener, ürettikleri yemi yumurta üreticilerine satmaya başlamıştır. 1970 yılında ise Hollanda’da gördüğü likit yumurta işine girmeye karar vermiştir. Üretime başlar ancak likit yumurta iç piyasada talep görmeyince bu işten vazgeçer. 1967’de başladığı yem üretimin 1983’e kadar devam ettirir. Önce yumurtacılara sattığı yemi, daha sonra piliç üreticilerine satmaya başlar. Bu sürede ülkedeki yem üreticilerinin sayısı artmış ve rekabette gittikçe kızışmaktadır. Kâr marjları da azalınca, katma değeri daha yüksek bir işe girmeye karar verir. Değirmenle başlayan, sıvı yağ ve yemle devam eden girişimcilik serüveninde şimdiki durak piliç sektörüdür. Sektördeki boşluğu görmüştür. Çünkü o yıllarda ülkede entegre etlik piliç üretimi yoktur. Sektör çok parçalıdır. Bir işletme damızlık civciv üretirken, diğeri yem üretmektedir. Kesimhaneler de ayrı şirketlerdedir. Satış ve pazarlama ise bayiler aracılığı ile gerçekleşmektedir. O zamanın öne çıkan kuruluşlarından biri İstanbul’daki Pınar Tavukçuluk’tur.
Görener, piliç entegrasyonu sektörüne adım attığında, bu alanda oldukça deneyimsiz olduğunu kabul etti. Ancak, geçmişte tanıştığı ve Dünya Bankası tarafından Türkiye’ye gönderilen amerikalı iş adamı Jess Merkel’den yardım almaya karar verdi.
Merkel, Amerika’nın ilk piliç entegratörlerinden biriydi ve bu işten oldukça zengin olmuştu. Şirketini satarak dünyayı gezmeye başlamıştı. Görener, Merkel’den piliç işinin inceliklerini öğrenebileceğini düşündü ve ona bir mektup yazdı. Merkel, Görener’in davetini kabul etti ve her yaz 2-3 ay boyunca Bandırma’ya gelerek Görener ailesiyle birlikte kaldı.
Görener, Merkel’den Amerikalı tavukçuları bile gezdirerek, sektördeki tüm uygulamaları öğrendi. Ayrıca, daha önce Alman profesörün kitaplarından teorik bilgileri de edinmişti. Bu sayede, Türkiye’de entegre piliç üretimini ilk başlatan şirket olan BANVİT’i kurdu.
1983 sonunda, BANVİT’in ilk konveyörünü yaptılar. Görener, “Likit yumurtaya ne kadar yanlış zamanda girdiysek piliç işine o kadar uygun bir zamanda girdik. 1984’te Jess’le çalışmaya ve üretime başladık” diyerek, piliç işine giriş zamanlamasının ne kadar doğru olduğunu vurguladı…
Sonuç olarak maden koruma kanunu ile millileştirelen krom madeni bugün bir çok sektörü oluşturmuş diyebiliriz. Alman silah üreticisi Krupp’a giden krom Türkiye’de kalıp Sıtkı Koçman,Selahattin Göktuğ, Feridun Görener ve Vural Görener gibi zamanın ileri görüşlü girişimcileri sayesinde yem sanayinde ve hayvansal protein üretim sanayiinde lokomatif olarak milyarlarca dolarlık katma değer yaratmıştır.
Son olarak ilk dikey helezon yapımında bulunmuş ve yıllarca kromdan yem makinesi parçaları üreten Yemmak Çalışanı babam Hayrettin Yapan’a çok teşekkürler ediyorum.
Koçtuğ Denizcilik İşletmesi (vda.org.tr)
Banvit Kuruluşunu Kutluyor – Çiftlik Dergisi