YAZMAK ÇOK ZOR
YAZMAK ÇOK ZOR
H.Yalçın KÖKSAL
Uzman Veteriner Hekim
Veteriner Hekimler Derneği Genel Sekreteri
Bir önceki yazımda , Dünya Gıda Günü ile ilgili olarak “Şayet koşullar el verirse bu konuya gelecek ay değineceğim” demiştim.
Ancak öyle bir Ekim ayı yaşıyoruz ki, bir yandan hain terör sonucu kaybettiğimiz fidanlar,diğer yandan 22Ekim Pazar günü Van’da yaşanan deprem felaketi ve sonucunda yitirdiğimiz şu an itibarı ile 700’e yakın vatandaşımız ve 1800 dolayında yaralı vatandaşımızın acısı ile kelimeler yetersiz kalıyor.
1999 yılı depreminden sonra çok yakın zamanda Kütahya Simav’da yaşanan deprem ve kaybettiğimiz vatandaşlarımızın acısı yüreklerimizde hala tüm acısı ile dururken, bu kez de Ekim 2011’de yaşdıklarımız hepimizi derinden yaralamıştır.
Gelin, bu gün yıllardır Dünya Gıda Günü kutlamalarında ! (ki bence dünyada milyonlarca yetişkin ve en acısı çocuklar açlıktan ölürken hiç de kutlanacak tarafı yoktur) yazdıklarımızı tekrarlamak yerine bu iki vahim olaya göz atalım.
Yiğit Mehmetçiklerimizi ve polislerimizi toprağa verirken, yine her zamanki gibi alışılagelmiş sloganlar attık. Bir çok ocak söndü,çocuklar babasız,ana babalar evlatsız, kadınlarımız eşsiz kaldı.Ateş tabiî ki hepimizi yaktı ancak asıl düştüğü bu ocakları yaktı ve o insanların yaşamları boyunca yüreklerini dağlamaya devam edecek.
Tüm şehitlerimize rahmet ve kederli ailelerine baş sağlığı dilerim.
Yaklaşık 30 yıldır süregelen bu acıların sonlanması için siyasilerin baş sağlığı mesajlarının çok ötesinde somut kararlar almaları ve bu kararlarının sonuna kadar arkasında durmaları gerekmektedir.
Giderek zorlaşan mevsim koşullarında gece gündüz demeden çırpınan tüm güvenlik güçlerimize de bu vesile ile şükranlarımı sunarım.
Deprem felaketlerine gelince, olaylar sıcaklığını yitirdikten sonra sanki bir daha deprem olmayacakmış gibi gerekli eğitim ve önlemlerin unutulması bence en büyük hatamızdır.
Denetimden uzak bina yapımları devam ettiği sürece korkarım ki biz bu acıları daha çok yaşarız.
Yayınlarda bakıyorsunuz 7 katlı bina çökmüş, hemen yanındaki 6 katlı binada hiç hasar yok.Bunun bir anlamı olması ve sebebiyet verenlerden hesabının sorulması gerekmez mi ?
Yıllarca bekledikten sonra atamaları yapılan genç ve idealist ÖĞRETMENLERİMİZİN daha bir iki ay önce atandıkları okullarını güzelleştirmek için nasıl bir heves ve azimle adeta inşaat işçisi gibi çalışarak badana ,boya yaptıkları gözümüzün önünde iken, 4 katlı okulun bir kağıt kule gibi toprakla bir olduğu ve sadece toprak üstünde binanın çatısının kalmış olması nasıl izah edilir?
Yeteneksiz , ehliyetsiz ve eğitimsiz müteahhitlerin kafalarına göre yaptıkları inşaatlar ve onları denetlemekle görevli sorumlu ve yetkili birimlerin , bu vahşetin hesabını nasıl verebilecekler çok merak ediyorum.Esasen bu hesap onlardan layıkı ile sorulabilecek mi ve geleceğe dönük caydırıcı cezalar verilebilecek mi onu daha çok merak ediyorum.
Sayın Başbakanımız son açıklamasında “ Oy kaybetmeyi göze aldıklarını ve kaçak binaların tamamını yıkacaklarını” belirtti.
Keşke Van depremi yerine 1999 depreminden ders alınabilseydi de aradan geçen 12 yıl içerisinde bu tedbirler alınabilseydi.
Her şeye rağmen geç kalınmış bir kararda olsa yeter ki bu kararın arkasında durulabilsin. Oy, ya da hatır uğruna kimse kayırılmasın ve göz yaşına bakılmasın.Bakılmasın ki birkaç imtiyazlı uğruna tüm ülke göz yaşı dökmesin.
Bir daha böyle felaketler yaşanmaması dileklerimle.Tüm ulusumuza baş sağlığı dilerim.