Dün zeytinyağı,bugün tavuk…
DÜN ZEYTİN YAĞI, BUGÜN TAVUK
İKİSİNİ DE YERİM AMAN…
Resimdeki kişiyi bilir misiniz? Osman Nuri Koçtürk.
Okyanus Ötesi’nden pompalanan gıda üretimi ve beslenmeyle ilgili ezberleri bozan bir akademisyen, benim onurlu mesleğimin bir üyesi; Veteriner Hekim…
Bir zamanlar gıda yönünden kendi kendine yeten ender ülkelerden olan Türkiye’nin, yanlış tarım politikalarıyla ithal tarım pazarı haline getirileceğini ilk kaleme alan bir yazar… Kimyasal yiyeceklerin insan sağlığını nasıl perişan ettiğini yazdığında kara listelere alınan bir beslenme uzmanı… Ülkesinde dışlanan, aç bırakılan, cezalandırılıp profesör yapılmayan, susturabilmek için emperyalistlerin kendisine düzenlediği suikastan şans eseri kurtulan vatansever bir aydının
Ne de çok sever bizi şu emperyalistler….
İlk itirazı Marshall yardımıyla gelen ABD’nin stok fazlası süt tozunaydı;
”Parasını veriyorduk…
Ama “yardım” diyorlardı…”
Kendi ülkesinin sütü yerine, ABD’nin gönderdiği üretim artığı süt tozlarının dağıtımına karşı çıktı. Çünkü; ülkesinin özkaynaklarının baltalanacağını, kendi ülke insanının bu şekilde başka bir ülkenin eline bakacağını ve karnını bu şekilde doyurmaya mecbur tutulacağını öngördü. Üretim artığı, kendi pazarlarında tüketilemeyecek kadar kalitesiz olan etler, süt tozları ve tereyağlar, Türkiye’de tüketilmiş ve Amerika kendi ülkesinde para etmeyen maddelerini bizim sırtımızdan paraya çevirmişti. İthal edilen ürünler kalite kontrolleri bile doğru düzgün yapılmadan halka satıldı. O yılmadı güya yardım süt tozunda aflatoxin olduğunu ispat etti…
Yardım paketi altında Türkiye’ye ABD’de birikmiş olan margarin,süt tozu gibi besinler verildi. Marşal yardımının koşullarından biri de Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı alması oldu. Buna koşut olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kuruldu. Zeytinyağı ısıtılırsa kanser yapar gibi yalanlar uyduruldu ve basın aracılığı ile yayıldı. Yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek büyük bir kıyım yapıldı. Margarinin fiyatları düşürüldü ve kitleler zeytinyağından soğutularak mısır özü yağına ve margarine alıştırdı. Zeytinyağını kötüleme içinde TRT’ye “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmada fistan giyemem aman…” diye bir türkü sipariş edildi .Üstelik bu türküye,Türkiye’nin sanayileşmesinde öncü rol oynayan dokuma fabrikalarımızın basması da eklendi. Günümüze gelince, başta da söylendiği üzere, halkın eğitimli ve de orta gelir düzeyine sahip sosyal katmanları margarinin ve naylon kumaşların zararların biliyor. Ancak halkın önemli bir kesimi margarin tüketmeye devam ediyor ve polyester kumaşları giyiyor…Ve de sağlıksız beslenmeden kaynaklanan kalp ve damar hastalıkları ile kanser gibi hastalıklar patlama yapmış durumda.
İzmir/Karşıyaka’da dünyaya geldi. Babası çiftçiydi, Karşıyaka’da bostan ve zeytinlikleri vardı. Karşıyaka İlkokulu’nda (1933) ve İzmir Erkek Lisesi’nde (1937) okudu. Ankara Üniversitesi Veteriner Hekimliği Fakültesi’nden (1943) okul birinciliği derecesi ile mezun oldu. Veteriner teğmen rütbesiyle TSK’da göreve başladı. Milli Savunma Bakanlığı tarafından açılan sınavı kazanarak Askeri Veteriner Akademisi Biyoanalitik Kimya Bölümü asistanlığına atandı (1945). Akademik çalışmaları sonunda “İdrarda Organik Kükürt Bileşiklerinin Kimyasal Yöntemlerle Tayini” konulu teziyle Kimya Uzmanı oldu (1948) ve bölümde başasistanlık görevine tayin edildi. Mardin-Midyat hudut alayı veterinerliğinde 3 yıl hizmet verdi. Ankara Üniversitesi’nde biyokimya dalında doktor unvanını aldı. Milli Savunma Bakanlığı tarafından “Ordu beslenmesinde son gelişmeler ve ABD Ordusu’nda beslenme çalışmaları” konusunda incelemeler yapmak üzere ABD’ye gönderildi ve Missouri Üniversitesi Beslenme Kürsüsü’ nde çalışmalarda bulundu.
Missouri Üniversitesi’nde altı ay staj yaptıktan sonra ziyaretçi profesör olarak görev aldı. Mısır ve soya fasulyesindeki vitaminler, mineraller ve aminoasitler üzerine yaptığı araştırmalar üniversitenin Journal of Nutrition gibi bilimsel dergilerde yayımlandı. Üniversitedeki çalışmaları sonucu “Certificate of Achievement” ödülünü aldı. Dört yıl sonra, 1953’te yurda dönerek Askeri Biyoloji Enstitüsü kimyagerliğine atandı. Ordu beslenmesi hakkında sunduğu tez ile müşavir veteriner unvanını aldı. Askeri Veteriner Akademisi Biyokimya Kürsüsü Başasistanlığı görevlerinde bulundu. Ankara Tıp Fakültesi Biyokimya Kürsüsü’nde önce uzman sonra gıda kontrolü ve hijyen doçenti oldu.
1956’da Et ve Balık Kurumu emrine verildi; 5 yıl Merkez Laboratuvarları Müdürü ve Teknoloji Müdürü görevlerinde bulundu.
1957’de Bağdat Paktı tarafından düzenlenen “Radyasyonun tarım ve biyoloji alanında kullanımı” konulu 6 haftalık bir kursa katıldı ve başarıyla bitirdi. Askerlik görevinden ayrıldıktan sonra 1961’de Milli Eğitim Bakanlığı’ na atandı. UNICEF ve CARE teşkilatlarının ilkokullarda ortaklaşa uyguladıkları ilkokul çocuklarının beslenmesi programında teknik müşavir olarak görevlendirildi. Yapılanları eleştiren makaleler yazınca Tarım Bakanlığı’na tayin edildi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Kürsüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.
Bu arada sürekli beslenme konusunda bilimsel içerikli yayınlar yaptı ve konferanslar verdi. Konferanslarının amacı, insanın bir başka insan tarafından sömürülmesinin biyolojik yönlerini anlatmaktı. Cezalandırıldı, profesör yapılmadı..
1966’da Tabii Senatör Haydar Tunçkanat tarafından açıklanan ve basında “Türkiye’de Nötralize Listesi” olarak adlandıran CIA raporunda, Türkiye’de pasifize edilmesi gereken isimler arasında gösterildi ve istenmeyen adam ilan edildi.
O ne yaptı; vatanını milletini sevdi, satılmadı, 4 Nisan 1994 de aramızdan ayrıldı gitti…
Şimdi daha çok geliyorlar üzerimize. Tüm medya kanallarını kullanıyorlar, oluk oluk para akıtıyorlar. İşbirlikçilerinin sayısı daha da fazla. Tavuk yemeyin diyorlar, ölürsünüz, cinsiyetiniz değişir, kanser olursunuz, beyleee olursunuz diyorlar.
Hiç konuşmasına müsaade edilen veteriner hekim var mı? Yokkk…
Neden yok, hiç düşündünüz mü? Veya şunu düşündünüz mü; Anayasa hukuku hakkında bir haber ya da tartışma programında en azından bir hukukçu olmaz mı? Olmazsa ne anlama gelir? Yavuz Dizdar mı geniş mi, birini tutmuşlar, onkolog muymuş, neymiş… Onkolojiden anlamam ama o beyefendinin hayvan besleme, zootekni ya da sağlığı konusunda bir pirinç tanesi kadar bilgisi olmadığını söyleyebilirim. Gerçi Mendel çaprazlamalarını da bilmediğini tahmin ediyorum. Biyoloji bilmeden onkolog olabiliniyor mu acaba o da ayrı sorun… Şimdi nereden anlıyorsun tavuktan anlamadığını derseniz diye sebebimi izah edeyim;
Ben hayvan beslemeci bir veteriner hekimim. Yani iskembe-i kübradan sallamıyorum. Toplam 13 yıl akademik eğitim (M.Sc. + Ph.D), 24 sene tavukçuluk deneyimiyle söylüyorum. Ben ve benim gibi nice meslektaşımı 78 milyon okuttu. Dişinden tırnağından arttırdı, okuttu. Yüksek lisans, doktora yaptırttı. Hangimizi susturacaksınız?
Yeri ve zamanı siz seçin, gözümüzün içine bakarak yalanlarınızı okuyun. Ben gönüllüyüm ama siz birimizi kendiniz seçin. Biz sizi tebessümle dinleyeceğiz. Sıra bize gelince, biz de bilimin ışığını sunup, yalın gerçekleri ifade edelim. Ama sıkı hazırlanın. Öyle Ayşe Teyze, Osman Amca blogları, ak sakallı dede söyledi, bir arkadaşımın akrabasından duydum falan sökmez bize. Halk da yargıç olsun. Ben dahil tüm meslektaşlarım buna hazır. Bir deneyin hadi, belki kolay lokmayızdır, değil mi ya…Olur mu? Olmaaaazzzzzzz….
Neden olmaz?
Çünkü sizler de sizden öncekiler gibisiniz.
Dün türkü siparişi veriyordunuz, bu gün yalanlarınız ortaya çıkmasın diye kendi türkünüzü yine kendiniz çalıp kendiniz söylüyorsunuz.
Fakat itiraf edeyim, Greenpeace beni tam bir hayal kırıklığına uğrattı. Merkezi Hollanda’da olan bu dernek, hiç bir ülkede yürütmediği kampanyayı Türkiye’ye layık görmüş. Greenpeace kimden (CIA, MI6, Mossad vb) ne kadar yardım aldın? Balinaları kurtaralım, savaşmayalım, sevişelimdin sen hani? Çevre diye diye geldin, Türkiye’deki emperyalist operasyona dahil oldun. Senin adın geçince artık sadece aklıma George Orwell’ın Hayvan Çiftliği kitabı gelecek. Meğer sen domuz napoleon’muşsun da haberimiz yokmuş…
Derdiniz Türk Halkının sağlığı falan değil, sadece pazar olması. Üretmesin, sadece tüketsin. Sağlıklı beslenmesin, genetik potansiyeline ulaşmasın. Siz yalanlarınızı söyleyin, şarlatanlar kiralayın söyletin. Ama bilin ki binlercemizin eli yakalarınızda. Bu ülkeyi ve Aziz Milletimizi size yedirmeyeceğiz.
Ey Aziz Milletim;
Bu şarlatanlara inanmayın, tavuk yiyin, sağlıklı ve mutlu kalın.
Saygılarımla.
Dr. İ. Serhan SERİN
Veteriner Hekim