Tarımımızda Gizli Huzursuzluk


Prof. Dr. Nazımi AÇIKGÖZ

Entelektüellerimiz “Gelecekte Aç Kalır mıyız” a, tarım camiası “İklim değişimine karşı ne gibi tedbirler almalıyız a”, bilim adamlarımız “tarımımızın sürdürülebilirliğine”, tüketicilerimiz “gıdalarımızın güvenliğine”, çevreciler “topraklarımıza”, çiftçilerimiz “desteklere” ve Tarım-Orman bakanlığı “yeni tarımsal destek programlarına” çözüm bulmaya çalışmaktadırlar.

İlk soru “gelecekte aç kalır mıyız?” O zaman Türk tarımının güncel durum değerlendirmesiyle yola çıkalım. Artan nüfus, olumsuz olarak değişen iklim, daralan tarım arazileri, enerji, tohum, gübre, ilaç gibi girdiler karşısında gelecek için endişe etmemek elde değil. Bu bağlamda POTANSİYEL gıda krizi için özellikle: sivil toplum kuruluşları, «ACİL ÖNLEM» çağrıları yapılmakta.

İklim değişikliğine karşı üretimi artırma konusunda akıllı tarım teknikleri ve yeni üretim modelleri uygulamaya hazır: 

  • Bitki paterni değiştirilebilir (S. Arabistan 2016 yılında su tasarrufu için buğday üretimini yasaklamış);
  • Üretim alanları kaydırılabilir (Fransız bağcılar İngiltere’de bağ tesisleri kurmaya başlamışlar);
  • Agronomik seçenekler devreye sokulabilir: Çift biçim, topraksız tarım, dikey tarım (şehir bahçeleri, bodrumda tarım), yüzen tarlalar devreye çoktan girdiler; 
  • Kurağa, soğuğa dayanıklı yeni çeşitler ıslah edilmekte (hibrit çeltik piyasada);
  • Biyoteknolojiyi öne çıkaran gen düzenleme gibi teknikler yaygınlaştırılabilir (Kurağa dayanıklı transgenik yeni buğday çeşitleri Arjantin ve Brezilya’dan sonra ABD’de)
  • Yapay (bitkisel) et, süt şimdiden market raflarında…

Ülkemizdeki üretimimiz yeterli mi? TÜİK’e göre 2024 yılında Tahıl üretiminde 2023 yılına göre %7,5 gerileme, sebzelerde %7, meyvelerde %2,1 artış yaşandı. Buğday üretimi %5,5 azalarak 20,8 milyon tona düştü. Buğday kendine yeterlilik açısından zaten %95’lerde olan bir ürünümüz. Kendine yeterlilik açısından pirinç (%74), mısır (%86), ayçiçeği (%51) ve soya (%95) tarla bitkileri arasında öne çıkmaktalar. Açığın ithalatla kapatıldığı düşünülürse bu bitkilerin üretimlerinin artırılması için yeni stratejilerin geliştirilmesi kaçınılmaz görünüyor.

DİĞER HABERLER
Bolu’da FAO Projesi Kapsamında Belirlenen Arazilerden Numune Alındı

2023 yılında Türkiye’nin tarım ithalatı 31 milyar, ihracatı 35 milyar dolar olarak gerçekleştirmiştir. 23,9 milyon hektar işlenen tarım alanı 90 milyonu nüfusu ve 50 milyona yaklaşan turist doyururken 35 milyar dolar ihracat gerçekleştirmiştir. Tarımsal hasılada Avrupa birinci durumda. Türkiye; dünya bitkisel ürün üretiminde 12’nci, sebze üretiminde 4’üncü ve meyve üretiminde de dünya 6’ncısı. Fındık, kuru kayısı, kuru incir, kuru üzümde dünya lideri, buğday unu ihracatında dünyada birinci, makarna ihracatında ikinci sıradadır.

Son zamanlarda tarımsal ürün ihracatları ile bağlantılı olarak, ürünlerin geri gönderilmesi dikkatleri çekmiş olsa gerek. Türkiye’de yıllık ortalama 2,2-2,5/kg pestisit kullanılmaktadır. Bu sayı birçok ülkede 4 kg hatta bazı ülkelerde 8 kg’ın üstündedir. Türkiye’nin pestisit kullanımı Avrupa Birliği (AB) ortalamasının altında olmasına rağmen Tarım ve Orman Bakanlığı bu miktarı hektar başına 2 kilogramın altına düşürme niyetindedir. Ne var ki AB’ne yaptığı tarımsal ürün ihracatında ilaç kalıntısı ve aflatoksin nedeniyle iade dosyası bayağı kabarıktır.  2020 yılı verilerine göre Türkiye 287 dosya ile Hindistan’dan sonra 2. sırada yer almaktadır. Son zamanlarda ülkemize iade edilen ürünlere nasıl bir işlem yapıldığı merak konusu olmuştur. Yetkililerce geri dönme sebebi de dikkate alınarak, 5996 sayılı yasa gereği kontroller yapılmakta. Ülkemiz giriş gümrüğünde ürünler bitki sağlığı ve gıda güvenliği yönüyle kontrol edilmekte, ülke mevzuatına uygun olmayan ürünlerin yurda girişine izin verilmemektedir. Yani iade edilen ürünler Türkiye’deki mevzuata uygun değilse imha edilmektedir. 

DİĞER HABERLER
Çalışmalarımızın Yansımasını Görmeliyiz.

Son Yıllarda Ekim alanlarımız 3 milyon hektar gerilemiştir. Onun için:

1. Tarım topraklarının amaç dışı kullanımının engellenmesi,

2.Tarım arazilerinin tahribatına sebep olan tarım uygulamalarının durdurulması,

3.Tarım toprağını korumayı amaçlayan uygulama ve politikaların teşvik edilmesi, 

4.Tahrip edilmiş tarım toprağını iyileştirecek ve toprak canlılığını artıracak ONARICI TARIM gibi yenilikçi uygulamaların yaygınlaştırılması öne çıkarılmalıdır.

Türk tarımının ana sorunu, sektördeki makro politikalarla uyumsuzluk ve verimlilik eksikliğidir. Tarımımızın en büyük sorunu artan girdi maliyetleri, ithalatın ayarlanamaması ve sonuçta üretimin düşmesidir.

Tarım desteklenmek zorunda. Nitekim AB bütçesinin üçte biri ile çiftçisini doğrudan desteklerken ayrıca Pazar düzenleme ve kırsal kalkınma programları ile de yardımda bulunmaktadır. Bir AB çiftçisine yılda hektar başına 200 € ödenmektedir. Çiftçiyi üretimde tutmak ve yaşlanan çiftçilerin yerine geçebilecek genç adayları devreye sokabilmek için AB’de de 41 yaş altı üreticiler için hektar başına 50 € bir meblağın dışında, daha birçok sübvansiyon kaynağı yaratılmıştır. Yunanistan’da söz konusu amaç için 420 milyon € ayrılmışken, Slovakya hükümeti genç çiftçi adaylarına başlangıç sermayesi olarak 50.000 € sağlamaktadır.

2006 tarihli Tarım Kanunu’muzun 21. maddesinde: “Tarımsal destekleme için bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz” ifadesine yer alır. Yıllık yaklaşık 1,024 milyar dolarlık milli hasılanın yüzde biri 10 milyar dolar eder. Ki bu günümüzde 350 milyar ₺ yapar. Peki bu paranın yüzde kaçı çiftçiye ulaştı dersiniz? Henüz yarısı bile değil (Grafik!). İşin ilginç yanı devlet destekleri ilerleyen yıllarda giderek azalmaktadır.

DİĞER HABERLER
Kurbanlıklar yine el yakacak

Tarım ve Orman Bakanlığı 2025 yılında başlanmasını programladığı bir “Yeni Destekleme Modeli” ile öncelikle bitkisel üretimde yeni düzenlemelerin uygulamaya konması söz konusu. Bu bağlamda çiftçiler ne ekeceklerine karar vermeden önce hangi havzada, hangi ürüne, ne kadar destek alacaklarını bilecekler. Böylece planlı üretime yönlenmiş olacaklar. Üretim planlaması kapsamındaki stratejik ürünlere (buğday, arpa, dane mısır, mercimek, nohut, kuru fasulye, aspir, kanola, kütlü pamuk, soya, yağlık ayçiçeği, patates, kuru soğan) ilave destek verilecektir.

Tarımımız için asıl huzursuzluk kaynağı çiftçilerimizin yaş ortalamalarının yüksekliktir. Tarımımız erkeklerde 58, kadınlarda 60 yaş üzeri çiftçilerle daha ne kadar daha sürdürülebilir? Bu ve benzeri konuların yeni tarım stratejileri çerçevesinde detaylı olarak irdelenmesi kaçınılmazdır.

Nazımi Açıkgöz: Gıdamızın Yarınları


Haber Tarihi: 11 Ocak 2025. 17:16
0 0 Oylar
Okuyucu puanı:
Abone ol
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler
Inline Feedbacks
Bütün yorumları gör
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
0
Düşünceleriniz bizim için önemlidir, lütfen yorum bırakınız.x